MİKa'ya Dönüşmek
Boşluğa Yazmak
Boşluğa yazmak üzerine küçük bir fikirdi.. Kağıttan fenerler gibi gökyüzüne salınan, ya da şişe içinde suya bırakılan kelimeler, gidebildikleri yere kadar gider, sonra çözünür, kaybolurlar.. İnternet ortamında yazmaya böyle başladım...
Ne kadar cüretkar olduğunu düşünememişim..
Analiz yapmayacak, bir şey pazarlamayacak, kimseye ithaf etmeyecektim, sadece yazacaktım. Fikre kısmen sadık kaldım da.. Ama sonraları ortaya çıktı ki, her yazı birilerine ithaf ediliyordur. Bir de saklanma ihtiyacım vardı, hala var. Cüretkarlık da burada başlıyor, kimliğini açıklamadan sevilmeyi istemekle..
Sonra Ben, MİKa'ya Dönüştüm
Yeterince gri bir alanda yaşayan yeni birine..Gerçeğinden daha cesur. Gölgeleri seviyorum. Deşifre etmeyi seviyorum. Sadeleşmeyi seviyorum. Yazı'nın bana yaptığı budur..
Hayatın mecrası öngörülemiyor, olaylar göktaşı gibi inerken, ne olduğunuzla uzlaşmak gibi büyük bir eforun içinde buluyorsunuz kendinizi. Ne olmadığınızı başınıza kakan şeyin adıdır olay. Oysa tutarlılık önemli, yaşadıklarınızla yazdıklarınız uzlaşmalı, ya yazdıklarınız gibi olmalı, ya da olduğunuzu yazmalısınız. Bu hesaplaşma demektir. Hesaplaşmadan çıkar zamanla uzlaşma.
"Özne" beliriyor bir anda..
İnsan kendini öylece kabullendiğinde, özgür topraklara iniyor. "Özne" beliriyor bir anda.. "Özne", hayatı kendi tezgahında, kendi renkleriyle dokuyan kişi... Kolay sanmayın değildir, çok sanmayın nadirdir.. Hele endüstrileşmiş, standartlaşmış, tektipleşmiş bu dünyada, butik bir üründür özne, değerlidir.
İşte benim tanımsız, merdivenaltı dünyam.. Öznelerin dünyası.. Burada ambalajın hiç önemi yok, tamamen içerik üzerinden çalışıyoruz.
Şükürler olsun..
İşte benim tanımsız, merdivenaltı dünyam.. Öznelerin dünyası.. Burada ambalajın hiç önemi yok, tamamen içerik üzerinden çalışıyoruz.
Şükürler olsun..
Özne'nin ve onun elinden çıkmış olanların, teneke kutulardaki sardunyaların, pervasız kırmızı rujların, patlıcan musakkanın, çiçekli yalnızlıkların, iyi hikayelerin hakkını vermek gerekir.. Yazıya dökülemeyenler hesap sorarlar sonra.. Düşerken tuttuğumuz nefes, yalnız odalarda verilmeli.. Hayat adil değilse bile, mutlu olma ihtimali yeterli..
Elimdeki kısıtlı donanımla
dünyaya kafa tutmayı
kriz günlerini atlatmayı
deprasyondan yırtmayı
21.yzy'ın kavrulan dünyasında
hayatta kalmayı planlıyorum
şimdilik...
içimde bir sezgi var çünkü!
reddetmek gibi..
Evrimin sürü aşamasıyla arayı iyice açacak, postmodern bir toplum müjdeleniyor olabilir. Bunca kaos ve sıkıntı içinde, "bilim ve sanat toplumu"na gebe kalmış olabilir yeniden dünya, ama bu kez endişeleriyle beraber. Yeni toplum başka yerlerde yoğrulurken, bize de düşenler vardır küreselleşmiş mekanda. "Güvenlik" nedeniyle tekrar "sürü"nün korumasına dönmeyi reddetmek gibi en azından. Yeni toplumun gönüllüsü olacaksak eğer..
Bu bir niyet beyanıdır..
Bu bir niyet beyanıdır..