Baskı, sansür, manipülasyon ve tek adam!
Toplumsal zehirlerin ölümcül bileşimi…
Diyeceksin ki ne zararı var? Evlerimizde mutluyuz biz.. Ama öyle bir mutluluk ki, parmaklıklarını sevmek gibi bir şey, çünkü “dışarısı” olmadığından içerinin de tadı yok, çıksan da fark etmiyor girsen de..
Dışarısı neden yok? Baskı, sansür, manipülasyon ve tek adam…
Tek adamın dünyası mecburen tek boyutlu..
Şimdi düşünelim! Hadi düşünelim, tabii mümkünse eğer? En çok “düşünce” ihtiyaç duyar dışarıya, neden biliyor musun? “Düşünce”, dış evrenin insan zihnine yansımasıdır temel olarak. Bilme ve öğrenme süreci tamamen görme ve işitme ile ilişkilendirilmiştir, ta Aristo’dan Darwin’den, Freud’dan, Arnheim’dan ve Kant’dan beri.. İnsan zihni kendini dışarıya göre kurar, gördüklerine, duyduklarına bakarak, meselenin esası bu..
Bir de gerçek ve yalan dediğimiz çatışmalı ilişki var! Gerçek dediğin elle tutulup gözle görülebilen ve varlığı inkar edilemeyen şey ise, yalan da çoğu zaman aldatmak kasdıyla gerçeğe aykırı olarak söylenen şey demek oluyor.. Durum böyleyse gerçeğin varlığını nasıl teyid ediyoruz, “dışarıya” göre…
Demek oluyor ki dışarıyı dizayn eden, gerçeği de kontrol eder, tıpkı tanrı gibi.. Peki buna neden ihtiyaç duyarsın? Eğer dışarı da olanlar seni teyid etmiyorsa ihtiyaç duyarsın!
Hadi o soruyu da soralım; Yaşamak için özgürlük gerekli mi sahiden?