felsefeserserisi
ICE_MAIN_MENU
  • Ana Sayfa
  • Hakkımızda
  • Etik Değerler
  • İletişim

Okuma Odaları

  • Farkına Varmanın Neşesi
  • Varoluşun Temel Meseleleri
  • İşaret Fişekleri
  • Boşluğa Bırakılan Kelimeler
  • Nasır Tutmuş Kelimeler
  • Postmodern Hesaplaşmalar
  • Mavi
  • Konuk Yazılar

En Çok Okunanlar

  • Motivasyon değişti...!!!
  • Orantısız güç kullanımı nedir??
  • Öpüşme korkusu...
  • Penis kemiğinin hikayesi...
  • Teşhirci... !

Kahkaha bizden yana...!!!

Çiftçiler patates eyleminde, 30 kuruşa satamadıkları patatesleri yollara saçıyor, dayak yiyor, gözaltına alınıyorlar. Ülkenin uyuyan güzelleri kanal değiştiriyor. Evcilleştirilmiş ADD'ciler terörü lanetliyor. Geldiğimiz noktada "terörü lanetlemek" elde kalan tek eylem olduğundan, zira başka bir şey lanetlenemiyor.

Vize pazarlıkları sürüyor, Avrupa Birliği basın özgürlüğü şart diyor. Ergenekon Davası düştü, böyle giderse Can Dündar-Erdem Gül Davası da düşecek mecbur..  Gülümseyeceğiz..

Dolar bolluğu döneminden sonra, düşük petrol fiyatları dönemine girildi. Küresel koşullar hala iktidarı destekliyor.Muhalefet edilemediğinden, ülkede ne olsa zaten iktidarı destekliyor. Seçimler sadece muhalefeti dizayn etmek için yapılıyor. İktidar değişmiyor, iktidar değişemeyecek kadar baskın ve baskıcı.. Fiili başkan yorulmuyor, konuşuyor, konuşuyor. Yakında yurdu dolaşmaya başlayacak yeniden, istediği anayasayı anlatacak, başkanlığı pazarlayacak. Sonra yine seçimler, bir şeyi değiştirmek için değil, parti devletini pekiştirmek için yapılacak olan seçimler.. Fiili başkanlıkla beraber,aslında Türkiye'nin fiilen seçimlere de ihtiyacı kalmamış görünüyor..

Read MoreKahkaha bizden yana...!!!

Kornalar ve köpekler susup sessizlik inecek mi nihayet?

Kornalar ve köpekler susup sessizlik inecek mi nihayet, post modern dünyanın karanlık sokaklarına? Büyük ve bilge bir anlam tahtından kalkıp, eteklerini savurarak teşrif edecek mi aramıza?

Kapitalizmin raf ömrü kısa, çabuk bayatlayan insanları tezgahları doldururken, orijinal bir ruha paha biçilemezken, insanın sıfır anlam boyutunda yaşamını sürdürmesinin yolu hala bulunamamışken, yine de umutluyuz.. Sistemin intihara sürükleyen çıldırtıcı yanından! Belki böyle kurtulacağız, belki böyle kurtaracağız...

İnsan bilinci, evrimin trajik bir dönüm noktasıydı. Kendini gözlemlemek isteyen varlık şimdi ego sarmalında turluyor. Bilim nihayet açık denizlerde olduğu izlenimi verse de, modernizmin ilk vaadlerinden sonra neler olduğunu hatırlayanlar duraksıyorlar. Orgazm olabilen yegane sistemdi kapitalizm, daha iyisine evrilemiyor. Gezegendeki insan krallar çaresizce koşturup duruyorlar, FED başkanları, devlet başkanları, CEO'lar.. Kimsenin yeni bir önerisi yok, içten içe çöküşü kabullenmişler.. Para ekonomisinin sonu geldi, yeniden kaynaklara döneceğiz, ama realitenin nasıl bir şey olduğunu kimse hatırlamıyor. Panik çıkmasın diye, yapa geldiklerini yapmaya devam ediyorlar, hepsi bu...

Read MoreKornalar ve köpekler susup sessizlik inecek mi nihayet?

Duyuyoruz, burdayız, bir yere gitmedik...

- Seri tecavüzler sonrası, aile bakanının " Bir tek olay ile vakfı karalamayın" mealindeki açıklamasını..

- Terörü lanetlemekle, terörü lanetlemeyenleri lanetlemek garabetine dönüşmüş iç hitabeti..

- Arada, hanım sultandan, "Harem bir okuldur" methiyesini..

- Brüksel'deki patlamayla ilgili, "Acaba Belçika'daki saldırılardan sonra bakalım bir aydın hükümeti eleştirecek mi?" diye soran başvekili..

- Ne kadar çok tekrarlanırsa o kadar etkili olacağına inandırıldığınız, haplaştırılmış açıklamalarınızı, örneğin gına getiren "PKK terörü ile Işid terörü aynıdır" hipotezini..

Hepsini, hepsini duyuyoruz emin olun.. İster istemez...

Kabul etmelisiniz ki bu malzeme, ancak internet trollüğünün sahasına elverişli, dolayısıyla layıkıyla değerlendirildiği alan orası. Ama bizler de duyuyoruz...

Read MoreDuyuyoruz, burdayız, bir yere gitmedik...

Harem'in bir okul olduğu doğrudur...

"Harem bir okuldur.." Doğru!

Ama nasıl...!? Bakalım...

 

Etienne Balibar'dan(*) alıntılar;

"Günümüz dünyasının çelişkisi şudur: İnsanların doğaları gereği kendilerini 'evlerinde', biz bize hissedecekleri bir ulus devlet tahayyül etmek, sonra bu devleti içinde oturulamaz kılmak... durmadan düşmanın 'içeride' olduğunu keşfederek , dış düşmanlar karşısında birleşmiş bir cemaat oluşturmaya çalışmak... böyle bir toplum siyasal olarak tam anlamıyla yabancılaşmış bir toplumdur."

Avrupa kültürünün içinde yaşayan "göçmen"ler, dindar-muhafazakar Türkiye'nin laikleri, içerde yaşayan düşmanlardır...

"İdeolojiler ve  kamplar arasındaki indirgeyici karşıtlık bir kez ortadan kalktığında, demokrasi sorunu yeniden ortaya çıkacaktır... (özellikle de kapitalizmdeki demokrasi sorunu)..." Zira kapitalizm ile demokrasi arasında kurulmuş olan özdeşlik, bir süreliğine, anti-kapitalist ve anti-demokratik sistemlerin doğu'daki varlığıyla güvence altına alınmıştı.

Buradaki tespit çok önemli; demokrasi ve kapitalizm arasında varsayılan özdeşlik sorgulanmalı çünkü kapitalizmin ciddi bir demokrasi sorunu var, ve bu ancak, batı-doğu, laik-dindar, hıristiyan-müslüman, alt insan-üst insan, gelişmiş- gelişmemiş gibi kamplaşmalar ortadan kaldırılabilirse görülebilecek.

Yani Balibar'ın doğrulaması altında, kayıtlara geçsin diye diyorum ki; içinden çıkmaya çalıştığımız dünya krizinin asıl kaynağı kapitalizmdir, derin kamplaşmalar ve uzlaşmaz karşıtlıklar, 'ortak sorun kapitalizm' gerçeğinin üstünü örtmektedir.

Uzlaşmaz karşıtlıkların altında, tarihe karışması gereken eski kalıpların yeniden üretildiği mekanizmalara yakından bakmak gerekir! İnsanı ve iktidar ilişkilerini yeniden üretmek için kullanılan mekanizmalar tarih kadar eskidir.. İşte bunlardan biridir HAREM...

Read MoreHarem'in bir okul olduğu doğrudur...

Kronik mutsuzluk yüceltilecek bir şey değil...

Evrimin bundan sonraki yönelimi kronik mutsuzların ayıklanmasını gerektirebilir!

Kovalanan ceylan tükeneceği son noktaya kadar kaçar, kovalayan çita ise bir süre sonra sıkılır ve bırakır. Çünkü ceylanı korku, çitayı arzu motive etmektedir. Evrimsel mirasımız böyle, bu mirasa göre negatif duygular baskın ve uzun süreli. Koşullar değiştiği, türler arasındaki yarışta ipi göğüslediğimiz halde aynı şablona göre davranmaya devam ediyoruz, aşığı tarafından reddedilen adam artık kimse tarafından sevilmeyeceğini düşünmeye başlıyor. Uçlara savrulma problemimiz var..

Mutluluğun açıklaması basit; Mutluluk nihayetinde hayali bir amaç, evrime hizmet eden, hep daha iyisini aramaya iteleyen.. Hep daha iyisini arayacaksan eğer, hiç bir şey seni tam anlamıyla mutlu edememeli, ve bulduğun mutluluk uzun sürmemelidir. Mekanizma tam da böyle işliyor!..

Öyleyse niye mutluluk peşinde koşuyoruz? Hele ki mutluluk arayışı bu kadar saplantılı bir hal almış, başlı başına stres faktörü haline gelmişken, bizi yorup, bağışıklık sistemimizi zayıflatırken. Çünkü mutluluk arayışı artık mutsuzluk nedeni. Kronik mutsuzluk bundan daha da fazlası..

Evrimci bakışın gerekçeleri oldukça ikna edicidir. İşleyiş ise kısmen genetik, kısmen çevresel plan tarafından belirlenen kimyasal reaksiyonlarla yürür. Bütün bunlar, mutsuzluk adı verilen mutluluk illüzyonunun elde olmadığı, kontrol edilemeyeceği, manipüle edilemeyeceği izlenimi uyandırıyorsa da, daha iyisini aramaya devam ediyor psikologlar ve bilim adamları. Zira elde manipüle edilebileceğine dair yığınla kanıt var. En azından, mutsuzluğun dışarıda ne olduğuyla değil, olanı nasıl gördüğümüzle ilgili olduğu belli. Öyleyse üzerinde çalışılabilir.

Meselenin gıdıklayan yanı başka!

Read MoreKronik mutsuzluk yüceltilecek bir şey değil...

Page 8 of 22

  • Start
  • Önceki
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • Sonraki
  • End
Copyright © 2021 felsefeserserisi
DESIGNED BY:  AS DESIGNING